Silivri’nin kuzeybatısında, Silivri’ye 6 km. mesafede, 2020 sayımına göre  toplam nüfusu 1.020 olan, 80 rakımlı, 50300 dönüm araziye sahip bir mahalledir.

Burası iki köyün birleşmesi sonucu mey­dana gelmiştir: Köyün kuzey kısmı Ya­pağca, güney kısmı Alipaşa olarak ad­landırılmıştı; her köyün, köy birbirine bitişik olmasına rağmen ayrı ayrı muhtarları vardı, son yıllarda iki köy birleştirilerek Alipaşa ismi altında tek muhtarlıkla idare edil­mektedir.

Yapağca: İsmin yapağı ile bir ilgisi yoktur. Buraya imparatorluğun ilk yıllarında Ana­dolu’dan getirilen Çakır ve Yapoğlu aşireti yerleştirilmiş, zamanla isim Yapağca’ya dö­nüşmüştür. Bir söylentiye göre burada çok büyük ağaçların bulunduğu orman bu­lunuyormuş, yapılar için kereste bu or­manlardan elde edildiği için buraya Ya­pıağacı da denilirmiş. Hatta bu kerestenin yapılışındaki standart özellikleri bildiren ve buna uyulması emredilen 19 Mayıs 1568 tarihli Sultan 2. Selim’in bir emirnamesi bu­lunmaktadır.

Silivri, eskiden Binansın kral ailelerinin ve hatırlı zenginlerin bir sayfiye şehriydi. Bu­rada Saray ve malikaneleri bulunurdu. Si­livri ilk yıllarda Osmanlı imparatorlarına da aynı şekilde hizmet etmiştir. Kanuni de Yavuz da bu ananeleri devam ettirmişlerdi: Bugün burada Yavuz’un yaptırdığı caminin minaresi cami yıkılmış olmasına rağmen hala yerinde durmaktadır. Burada Avcı Mehmet’in av için geldiğinde kaldığı bir bina bulunuyordu, buraya Yapağcalılar saray derler.

Buranın yerli halkına Gacal denir. Köyü ku­ranlar bu Gacallar’ın büyük dedeleri olan Anadoludan getirilip buraya yerleştirilen Çakır veya diğer ismiyle Yapoğlu köyü sa­kinleridir. 1912-1913 Balkan Harbi yıl­larında burada 20-30 hane kadar Gacal bu­lunuyordu. 1854’te başlayan Kırım Harbi sebebiyle buraya Çerkez göçmenler gel­mişlerdi, bunlar daha sonra Adapazarı’na gidip oraya yerleşince onların yerine bir kısım Tatarlar gelip yerleşmişlerdir. 93 harbinden sonra buraya gelen göçmenlere, Avcı Mehmet soyundan Ayşe Hanım 10.000 dönüm arazisini, padişahın emriyle de Seniye Ha­nımeli korusu tahsis edilmiştir. Halen bu korudan istifade edil­mektedir.

Alipaşa: Köy ismini Tanzimat Devri sadrazamlarından Ali Paşa’dan alır. Sadrazam Ali Paşa kendine ait bu araziyi 93 göç­menlerine hibe edip, bunları bu­raya yerleştirdiği için köye bu isim verilmiştir. Sadrazam Ali Paşa’nın esas adı Mehmet Emin’dir, Ali mahlasıdır. 5 Mart 1815’te İstanbul’da doğdu, 7 Eylül 1875’te 56 yaşında, yine İstanbul’da Bebek’teki yalısında verem hastalığından öldü. Me­zarı Süleymaniye Camii ya­nındadır. Fransızca bilir, birçok valilik ve vezirlikte bulunmuş, 38 yaşında sadrazam olmuştur. Tanzimat Meclisi başkanlığında da bulundu. Sultan Abdülmecit ve Sultan Abdülaziz dö­nemlerinde 5 defa sadrazamlığa getirildi.

Ali Paşa, Mustafa Reşit Paşa ve Keçecizade Fuat Paşa ile birlikte Tanzimat döneminin önemli ki­şi/erinden biri idi. Kendisi kısa boylu ufak tefek ve gösterişsiz bir kişiydi ama padişah da dahi/ olmak üzere, kendini içte ve dışta saydırmıştı.

Devlet yönetiminde biraz tutucu olduğu için Namık Kemal, Ziya Paşa ve Ali Suavi gibi atak ve öncü kişilerin sert hücumlarına hedef oldu. Köyde okuma yazma oranı yüksektir. Köyün bir ilkokulu ve camisi ve benzinliği bulunmaktadır. Arazisi verimlidir, halkın geçim kaynağı hayvancılık ve ziraattır.

Ali Paşa Camii, 93 Harbi döneminde Osmanlı İmparatorluğu sadrazamı olan Ali Paşa’nın kendine ait arazisini bağışladığı yere kurulmuş camiidir. Camii’nin yalnızca minare kısmı ayakta kalabilmiştir. 2021 yılında Silivri Belediyesi ile Türk İslam Eserleri Müzesi’nin ortaklaşa düzenlediği hazire temizliği de Ali Paşa Camii ile ilgili yapılan son çalışmadır.