Düğün, tüm Türkiye’mizde olduğu gibi, yörede de baştan sona bir övünçtür. Hiçbir şeyi eksik olmasın istenir. Bu nedenle, düğüne hazırlıktan, sona erdikten sonraki ilk davete kadar tüm gelenekleri derlemeye çalışıldı.
Ruba-Düğüne Hazırlıklar
Ruba: Düğün öncesi (yaklaşık 15-20 gün) kız tarafı ile erkek tarafı aile temsilcileri ile birlikte alışverişe çıkarlar. Bu alışverişte öncelikle gelinin ve damadın eksikleri giderilir. Bu arada çeşitli hediyeler alınır. Bu arada düğün evinde üç gün iki gece sürecek düğün eğlenceleri sırasında yenecek yemeklerin tümünün günü birlik hazırlanması mümkün değildir. Komşu ve akraba yakınlarının da yardımlarıyla bu hazırlıklar yapılır.
Düğüne Davet
Sözlü Davet: Düğüne çağrılacakların adlarının bulunduğu bir liste önceden hazırlanır. Bu kişiler sözlü olarak davet edilir. (Köy dışında olanlara özel elçi gönderilir)
Uncu Kadın: Köyün bu işlerini yapan fakir kadınına, davet edilecek kişilerin listesi verilir. Bu listedekilerin evlerine tek tek giden kadın, onlara düğün davetini iletir. Bu arada onlar da ona genellikle un verirler. Böylece fakir kadın da ihtiyacını karşılamış olur.
Saçılık (Çalgılı davet): Bu davet yöntemi salt düğün evine çok yakın akraba ve çok samimi ailelere yapılır. Düğünün birinci günü çalgıları düğün süresince idare edecek kişiye verilen listeye göre gençler tarafından yöresel oyunlar oynanarak evlerin kapısına gidilir. Bu sırada davet edilen aile onore edilmiş olur. Onlar da düğün evi için hazırlamış oldukları canlı hayvan, baklava gibi hediyelerini verirler.
Bu gelenek düğün süresince sürer. Bu yiyecekler, düğünde yeneceklere katkıdır. (Bu sırada çalgıcılara para verilir)
Çeyiz Serme
Düğünden beş on gün önce, gelinin o güne kadar hazırlamış olduğu kendi el emeği, göz nuru çeyizi, erkek evinden gelen ve kendi yakınlarınca hediye edilenlerle birlikte sergilenir. Bu işlem yakınlarınca ve kız arkadaşlarınca yapılır. Bu bir yerde kızın başarı derecesidir. Ne kadar çok ne kadar güzel çeyizi varsa, o kadar başarılı tamamlamıştır, yaşamının kızlık safhasını ve o kadar başarılı olacaktır evliliğinde. Kadınlar ve kızlar arasında konuşulur durulur çeyiz.
Çeyiz sermenin en önemli özelliklerinden biri, serildiği odanın karşılıklı köşelerinden gelecek şekilde iplerin tavandan gerilmesi ve bu ipler üzerine işlenmiş yemeni kreplerin asılmasıdır.
Çeyiz düğünün bir gün öncesine kadar (genellikle perşembe) serili kalır. Düğünden bir gün önce çeyiz, özenle toplanır ve erkek evinden gönderilen bir arabaya yüklenir. Bu işlem, çeyiz odasından arabaya kadar yakınların eşyaları elden ele vermeleri yöntemiyle yapılır. Bu olayın bazen düğünün ikinci günü veya son gününde yapıldığı olur.
Çeyiz alma sırasında gelinin erkek kardeşi (yoksa en yakın akraba erkek çocuğu) gelinin çeyiz sandığı üzerine oturur. Damadın babası veya onun yerine görevlendirilmiş kişiden para hediyesini almadan çeyiz sandığını vermez.
Kına Gecesi
Düğün törenlerinin başladığı bir veya ikinci gecesi, gelin evinde yapılan bir eğlencedir.
Erkek evi yakınsa, katılmalar olabilir. Erkek evinden çalgıların eşliğinde oyunlar oynanarak kız evine kına götürülür. Önceleri yalnızca kadınlar arasında yapılan bu eğlence günümüzde erkeklerin de bulunduğu toplulukta yapılabilmektedir.
Kına genç kızlarımızca karılır ve kına elbiselerini giymiş gelin, topluluğun bulunduğu yere kırmızı bir kreple örtülü olarak darbuka veya daire çalınarak (ellerinde mumlar olur) yöresel maniler ve türküler söylenerek getirilir.
Varın çağırın annesini (anasını)
Varın çağrın annesini (anasını)
Vuralım mı kınasını
Vuralım mı kınasını
Kara kazan susuz kaldı
Kara kazan susuz kaldı
Ellerimiz kızsız kaldı
Evlerimiz kızsız kaldı
Vurun gelinin kınasını
Ağlatmayın anasını
Anası der, ben kıyamam
Evladıma ben doyamam
Gidin çağırın babasını
Gidin çağrın babasını
Vuralım mı kınasını
Vuralım mı kınasını
Babası der, ben kıyamam
Evladıma ben doyamam.
Yüksel, evler sessiz kaldı
Ana-baba kızsız kaldı
Gidin çağırın kardeşini (kardaşını)
Gidin çağrın kardeşini (kardaşını)
Vuralım mı kınasını,
Vuralım mı kınasını,
Kardeşi der ben kıyamam
Kardeşime ben doyamam.
Bu atmosferde yapılan kına işlemi sırasında kırmızı krep altında gelin ağlatılmış olur. Gelin için söylenen “Hem ağlarım hem giderim” sözü, sanırız burada gerçek anlamını bulmaktadır. Bu bölümdeki türküler gelini ağlatmak, baba evinden kesin ayrılışı gerçeğini vurgulamak için bilhassa seçilmiştir.
Kına vurma işlemi şöyle yapılır: Gelinin sağ el ve sol ayağına, sol el ve sağ ayağına (çapraz şekilde) olmak üzere bir kız ve gelinin yengesi vururlar. Yengesinin kocası ölmüşse, bu kına vurma işlemini yapamaz (dul kadın kına vuramaz).
Kına vurma olayı bittiğinde, gelinin yüzü açılır ve eğlenceler başlar. Eğer erkeklerin de bulunduğu bir topluluksa diğer çalgılarla devam edilir. (Kına vurma olayı kadınların çaldığı darbuka veya daire ile gerçekleştirilir.)
Bu eğlenceler sırasında, oyunda başı çeken gelinin görümcesi kaynananın yemenisini (şamimafes) alarak bir müddet oynar ve yakar. Oyunun bir bölümünde kınanın karıldığı testi kaynananın ayakları dibinde kırılır. Bu arada gelinin kız kendilerine kına vururlar. Gelinin kız arkadaşları çeşitli oyun ve muzipliklerle (arap olmak-erkek kıyafetleri giymek gibi) az önce ağlattıkları gelini, güldürmeye çalışırlar. Bunlar gelinin mutlu geleceğini dileyen adetlerdir.
Topluluk geç saatlerde dağıldıktan sonra, gelinin yakın arkadaşları kendi evlerine gitmezler, o gece gelin evinde kalırlar ve sabaha kadar uyumazlar.
Genç Kızların Kısmetinin Açılması
Kına gecesinin sabahı, çok erken saatlerde (o gece kızlar zaten pek uyumamışlardır) gelinle arkadaşları köyü n içindeki tarihi çeşmeleri dolaşırlar. Çeşme önüne gelin bozuk para atar. Arkasından gelen bekar arkadaşları bu parayı bulurlarsa kendi kısmetlerinin de açılacağına inanırlar. Gelinin eline verilen çorabın gelin tarafından sökülmesi ile bu çorabın sökülmesi gibi onların da kısmetinin açılacağına inanılır. Kızlar gelinin ayakkabısının altına isimlerini yazarlar, böylece ayağını sürüyen gelin onların da kısmetinin açılmasını sağlayacaktır. Gelinin duvağından tel alan kızlar, bu teli ne kadar kısa alırlarsa o kadar çabuk evleneceğine inanırlar.
Takı
Gelin evinde kına gecesi veya gelin alayından bir gün önce (uzun günlerde gelin alayı geldiği gün) yapılan bir adettir. Gelin, evinin bahçesindeki alayın ortasına oturtulur. Akrabaları veya yakınları tarafından gönderilen (verilen) hediyeler, bu işleri yapabilen bir kadın (çığırtkan) tarafından, herkesin görebileceği bir şekilde havaya kaldırılarak ve kimden olduğu söylenerek gösterilir. Gelinin yanı başında bırakılarak kalır. Bunlar, altın, para, canlı hayvan, ev eşyası gibi hediyelerdir. Daha sonra bu hediyeler çeyizle birlikte gelinin yeni evine gönderilirler.
Damat Tıraşı
Damat evinde uygulanan bir adettir. Düğünün son günü sabahı, damat yanında erkek arkadaşları ile bekarlığında çok sevdiği, dolaştığı yerleri gezer. Daha sonra en çok hoşuna giden bir su kenarında oturur. Buraya babası tarafından kestirilip hazırlanmış bir koç ve yiyecek içecekler gönderilir. Burada eğlenilir. Daha sonra gelin alayı gidilmeden önce, erkek evinin önüne (bazı yerlerde köyün meydanı olabilir) getirtilmiş berber damadın tıraşını yapar. Bu sırada damadın tıraş havlusu üzerine akrabaları ve arkadaşları tarafından para asılır. (Bu onun yeni kurduğu ilk yuvaya bir maddi katkıdır) Tıraşın ortasında, damadın arkadaşları onu da oyuna kaldırırlar. Tıraş bitince damat evin içine alınır. Damatlıklarını giyer. Damadın saçları yakın akraba kadınlar tarafından esprilerle taranır ve bu sırada omuzlarının üzerinden hediye, paralar atılır. Bundan sonra, damat heyecanla gelin alayının gelişini bekler. Bu sırada ona sağdıcı yardımcı olur, heyecanını yatıştırır ve gerdek sırasında yapılacak işlemleri damada anlatır (bilgilendirir)
Kuşak Kuşama (Veda veya kızlık kuşağı)
Gelin evden (baba evinden) çıkmadan önce son olarak yapılan işlemdir. Gelinin ailesi yakınları (köyün imamı da bulunabilir) toplanır. Babası veya imam tarafından dua ile gelinin beline (gelinlik üzerinden) kırmızı kurdele bağlanır. Buna veda kuşağı veya evden kız olarak ayrıldığını da simgelemesinden dolayı kızlık kuşağı adı verilir. Bundan sonra gezip tüm yakınları ile vedalaşarak, gelin arabasına biner. (Gelin arabasına erkek kardeşi tarafından bindirilir).
Yastık Koşusu
Düğünün son günü, damat evinden gelin evine gidiş-dönüş yapılan bir at yarışıdır. (Evler yakınsa başka bir mesafe tayin edilir) Hem köyün en hünerli gencini hem de en iyi atını belirlemek ve gelin alayının gelişini yakın olduğunu damada müjdelemek için yapılır. İlk varan at gelinin o akşam kullanacağı yastığı, ikinci varan at ise lambayı alır ve erkek evine getirilir. Damat tarafından bu kişilere çeşitli hediyeler verilir.
Koltuk
Damat evinin önüne (porta kapısına) gelip gelin arabasının önünde genç kızlar türkü ve maniler söyleyerek oynarlar. Bu sırada söylenen türkülerden biri şu isteği belirtir:
“Biz gelini vermeyiz kaynana oynamadan”
“Biz gelini vermeyiz görümce oynamadan”
Bunun üzerine kaynana ve görümce oynatılır.
Damat yanında sağdıcı ile evin kapısına çıkar. Damat sol eliyle, içinde buğday, leblebi, şeker, akide şekeri, bozuk para vb. karışımı olan bir elek tutmaktadır. Damat bu karışımdan sağ eliyle etrafına atarak ilerler.
Gelin arabasına geldiğinde bu eleği atar. Bekar delikanlılar kısmetleri açılması için bu eleği kapışırlar. Bu sırada arabadan inen gelin damadın koluna girer, beraberce alkışlar arasında eve doğru ilerlerler.
Evin dış kapısında, kaynana tarafından gelinin başında ekmek kırılır, eşit atlatılarak dualar okunur. Gelinin baba evinden getirdiği ekmek (bereket ekmeği) kırılarak dağıtılır.
Gelini içeriye bırakan damat tören süresince taşınan Türk Bayrağını almak üzere dışarıya çıkar. Bayrağın yanına vardığında bayrağı selamlayıp öper ve taşıyana bahşiş vererek alır. Dönüşünde cesaret vermek veya şakalaşmak amacıyla sırtına yolunun etrafındakiler tarafından vurulacağından, dönüşünü hızlı adımlarla yapar. Gelinin yüzünü açan damat, gelinle birlikte (bu arada yüz görümlüğü takmıştır ve odadan çıkışta elindeki mendil delikanlılarca “kısmetim açılır” inancıyla kapışılmıştır) büyüklerin ellerini öperler.
Bu sırada eli öpülen yaşlılar onlara hediyeler verirler. Gelinle damat evin balkonuna çıkarak oradaki yakınlarını selamlarlar. Bazı yerlerde damat dışarıya sadece yakınları ile yatsı namazına çıkar, bazı yerlerde ise akşam yemeği ne kadar arkadaşları ile kahveye çıkar ve lokum dağıtır. Bazen damadın koltuk sırasında yaptığı elekten şeker vs. karışımını atma işlemi, bazı yerlerde koltuk sonrası balkandan yapılır. Bazen ise gelin arabasından inen gelin, kaynanasının el ve ayaklarını öper, dış kapı önünde kaynana tarafından hazırlanan üzerine beyaz posteki konulmuş kazana bindirilir. İki eline birer bardak şerbet verilir, koltukların birine ekmek, birine Kuran konarak duvağı kaynana tarafından hazırlanmış, üzerine gelin teli ve kırmızı kurdele sarılı oklava ile açılır. Ağzına bir parmak bal çalınır ve işaret parmağına yağ sürülür. Gelin bu yağı içeriye girerken kapının üst tahtasına sürer.
Gelinin Geçimli Olması
Gelin: Koltukta eve girerken dış kapının eşiğine ayağını sürmeden sağ ayağı ile girmesi gerekir. Eşiğe ayağını sürerse geçimli olmaz. Gelin kara kazan üzerine bindirilir. Kazanın üzerindeki beyaz pösteki ise mutlu olmasını simgeler. Gelinin ağzına bal çalınır, parmağına dış kapının üstüne sürmesi için yağ sürülür.
Aret Dalı
Gelinin areti (kızlığındaki -kankardeş benzeri en samimi arkadaşı) tarafından hazırlanan bir dal (üzerine bolluk-bereket getirmesi amacıyla her türlü bereket simgeleyen malzeme bağlanmıştır) gerdek odasına asılır. Bu ileriki hayatlarında onlara mutluluk, bolluk dilemek içindir. (Aret: ahretlik anlamındadır)
İmam Nikahı ve Gerdek
Damadın yakınlarının ve köy imamının katıldığı akşam yemeğinde imam nikahı kıyılır. İmam her ikisine de bu evliliğe rızaları olup olmadığını üç defa sorar ve bir nikah hakkı (eşler arasında ve o günün geçerine göre bir miktar) belirleyerek, rızalarını duyup nikahlarını kıyar. Yatsı namazına damat yakınları ile birlikte gider ve dönüşünde eve tekbirlerle getirilir. Eve geldiğinde gerdek adasının kapısı dışına konmuş (madeni) leğene ayağıyla vurarak gelenin kendisi olduğunu geline belli eder ve gerdeğe girer.
İlk Davet
Düğünden bir hafta sonra, gelinin ailesi, gelinle damadı yemeğe davet ederler. Bu yemek evlilikleri hakkında ilk izlenimleri verir. Bu yemek sırasında yenen baklavanın bilinmeyen bir filisinde altın (günümüzde madeni para) vardır. Bu fili kime rastlarsa altın onun olur. Bu davet sırasında damadın ayakkabıları saklanır. Damat ayakkabılarını bulup verene hediye verir. (Bu hediyenin türü daha çok paradır) Daha sonra diğer akrabaları ve yakınları da yeni çiftleri yemeğe davet ederler.