Silivri’nin kuzeydoğusunda ve ilçeye 17 km. mesafede olup, asfalt yolla bağlıdır. 2023 sayımına göre toplam nüfusu 1450’dir. Köyün rakımı 220 olup, 19877 dönüm araziye sahiptir.
Köyün nüfus durumuna bakılacak olursa senelere göre yavaş yavaş azalmakta olduğunu görürüz. 1970 sayımında 1449 olan nüfus, 1975’te 1444 ve on sene sonra 1361’e düşmüştür. Bu azalmada birinci derecede şehirlere göçün, ikinci derecede de nüfus planlamasının rolü büyüktür.
Konumuz olan Kadıköy’ün bildiğimiz yargıç kadı ile hiçbir ilgisi yoktur. Orhangazi 1359 yılında oğlu Süleyman Bey’i, bir yıl sonra da ikinci oğlu Murat Bey’i Trakya’ya göndererek Trakya’nın birçok yerlerini ele geçirdiler. O tarihlerden sonra bu elde edilen yerleri elde tutabilmek için buralara Türkler getirilerek yerleştirilmeye başlandı. Fatih Sultan Mehmet zamanında bu işe daha çok önem verilerek buralara Türkleri yerleştirmeye ve etraftaki Bizans köylerini kontrol altında tutmaya devam edildi.
İşte Kadıköy dediğimiz bu yeri Fatih Sultan Mehmet, Tatar Türk Hanları ailesinden Fatma Giray Hatun’a vermiş ve Fatma Giray Hatun da etrafına Türk ailelerini toplayarak bir çiftlik kurmuş. Zamanla bu çiftlik etrafında evler çoğalarak bir köy halini almış, buraya zamanla Rumlar ve Bulgarlar da gelerek yerleşmişlerdir. Uzun zaman sonra köyün kurucuları yavaş yavaş azalıp yok olurken bu Rum ve Bulgar azınlık çoğalmaya başlamış ve neticede bir Rum köyü haline gelmiştir.
Fatma Giray Hatun çiftlik kurduğu semte hala Çiftlik Mahallesi denilmektedir. Bu Mahallede Fatma Giray Hatun bir de cami yaptırmıştır. Bu camiden bugün pek bir eser kalmamakla beraber, köyün ortasındaki havuzun etrafında camiden kalan bazı taşlara rastlanmaktadır. Cami taşlarının bir kısmı ile de Köy Muhtarlığı binası yaptırılmıştır. İşte burada Çiftlik kuran bu kadın sebebiyle buraya (Kadın köyü) ve Kadının köyü denile denile sonunda isim Kadıköy şekline dönüşerek böylece kalmıştır.
Mahalleye Silivri’den gelişte, girişteki ilk yere Bulgar, biraz ilerdeki kısma da Rum mahallesi denilirmiş. Çiftlik Mahallesi de Türklere aitmiş. 1924 yılındaki mübadelede Rumlar Yunanistan’a, Bulgarların bir kısmı İstanbul’a bir kısmı da Bulgaristan’a göç etmiş, birkaç Bulgar kısa bir müddet daha köyde kaldıktan sonra onlar da köyden ayrılmışlardır. Bu ayrılanların yerine aynı sene Yunanistan’dan, Langaza’dan 60-70 hane kadar Yörük, Selanik, Drama ve Nasliç’ten 10 hane kadar Patriyot göçmen, 1932-34 ve 1938 yıllarında da bir miktar göçmen Romanya ve Bulgaristan’dan gelmiştir.
Yörük dediğimiz bu Türkler Osmanlı imparatorluğu’nun ilk yıllarında başlayarak fetihler ilerledikçe, zaman zaman Anadolu’dan getirilerek buralara yerleştirilen Yörük Türkmenleri olup bilhassa Konya ve civarından gelenlerdir. İlk yıllarda göçebe halinde yaşayıp hayvancılıkla geçinen bu Türkmenlere Yörük ismi verilmiştir. Burada bulunan yaşlı Yörüklere asıl memleketlerinin neresi olduğu sorulduğu zaman “Dedelerimizin söylediğine göre KIZILALMA’dan gelmişiz” derler. (Kızılelma, nerede olduğu bilinmeyen, dünyadaki bütün Türklerin birleşip kuracakları ideal bir ülkedir ve çok zaman Ortaasya’da olduğu düşünülür, Türk birliğinin bir sembolüdür) Bundan anlaşılıyor ki, Trakya ve Balkanlarda yaşayan Türkmen Yörüklerinin Türklüklerini unutmamaları için bu Kızılelma efsanesi dededen, babadan, çocuk ve torunlara devamlı anlatıla gelmiş ve hala unutulmamıştır.
Patriyot kelimesine gelince; yabancı birçok dillerde Patri vatan demektir, Patriyot ise vatandaş, hemşeri manasında kullanılan bir kelime olup, Rumca konuşan göçmenlere genel olarak Trakya’nın birçok yerine takılan bir isim olup içinde biraz küçültme kokusu sezilmektedir. Bu Patriyot ismini Yörüklerin taktığı sanılmaktadır.
Bulgarların takriben 100-150 yıl önce Kadıköy’de yaşamış bir halk şairleri varmış ve burada vefat etmiş, mezarı da burada idi. 1978 yılında devletten müsaade alarak, Kadıköy’e Bulgar Konsolosluğu’ndan gelen bir ekip, bu halk şairinin kemiklerini buradaki mezarından çıkararak Bulgaristan’a götürmüşlerdir.
Köy halkının geçim kaynağı hayvancılık ve çiftçiliktir. Yıllar önce TPAO burada iki sondaj yapmış, birisi köy içinde diğeri Gazitepe yol ayrımının sağ üst kısmında olup o zamanki teknikle daha derine inememişler ve ümitli oldukları halde sondaja devam edememişlerdir.
Köyün Yörük kadınları arasında eskiden çok güzel el işleri yapılırdı, gençler pek heveslenmemektedirler. Renk uyumu ve motifleri fevkalade yün çorap ve kuşak örerlerdi. Ayrıca mısır koçanı kabuğundan yaptıkları yumurta sepetlerindeki zarafet herkesin beğenisini kazanırdı, bu yumurta sepetleri o kadar zarif ve güzeldi ki modern bir hanım kolunda, normal bir hanım çantası gibi taşıyabilirdi.
1955 senesinde Kadıköy ile Akören arasındaki arazide manganez cevheri Çıkarılarak ihraç ediliyordu, maden birkaç sene iyi randıman vererek işletildi, bir müddet sonra maden damarı derine daldığından, masrafı gelirinden fazla olacağı için bu maden terk edildi.
Son yıllarda Kadıköy’de üretimi teşvik için karpuz festivalleri düzenlenmektedir.