Silivri’nin kuzeyinde, Silivri’ye 13 km. mesafede 2023 nüfus sayımına göre toplam nüfusu 1.505 olan, 130 rakımlı, 34085 dönüm araziye sahip bir mahalledir.
Burası çok eski bir Rum köyü olup, mübadeleye kadar burada Rumlar yaşadı. Mübadelede buraya Naslıç’tan Patriotlar, Doyran’dan Pomaklar ve Karacaovalılar gelip iskân edildiler. Köy içindeki kilise cami olarak kullanılmaktadır, bir de harmanlıkta kiliseleri vardı. Köy çok eski yıllarda bugün, sağlık ocağının bulunduğu yerle Kurfalı yolu kenarında bulunuyordu ve Anastas’ın Uzun Suru’nun iç tarafında kalıyordu.
Köyün eski adı Fanar (Fanari) idi ki yine Fener anlamı taşır. Evliya Çelebiye göre bu Fener isminin esası şöyledir; “Fatih zamanında buralar yeni fethedilmiş yerler olduğundan dağlardaki asiler buraları yağma ederek yine dağ ve ormanlar içine sığınırlardı. Sonunda bu belde halkı durumu Fatih Sultan Mehmet’e bildirdiler ve bu halden şikayetçi olduklarını söylediler. Fatih’in emri ile köyün her taraftan görülebilecek yüksek bir yerine bir kule yapıp içine bekçiler koydular. Haydutlar yağma için buraya geldikleri zaman bu kuleden top ve tüfekler atılıp kulenin ta tepesindeki fanusları(fenerleri) dahi yakarlardı. Bu fenerleri diğer köylerden görenler ile deniz kıyısından olup bitenleri seyreden Silivri askeri atlarına binip bu Fener kasabasının yardımına koşarak haydutlardan kurtarırlardı. Hala o yüksek kulenin temeli yel değirmenleri yanında (Kurfallı yolu kenarındaki tepe) görülür. Bu belde yüksek bir dağın üzerinde olup güney tarafındaki sahralarda çiftlikler ve Silivri ile civarı apaçık görülür. Buranın bağ ve bahçesi çok olup havası da güzeldir. 700 kadar kiremitle örtülü evleri vardır.
Halkı tamamen Rum olup çoğu pastırma ve yağ satarlar. Burası vakıf olduğundan vergiden muaftırlar. Bunlara nezaret etmek için bir yeniçeri kolluğu dahi vardır. Halkı kimseyi evlerine misafir almazlar. 7 tane hanları vardır, hanlarda konaklayan misafirlere yiyecek ve içecek yönünden yardım ederler. Bu hanların yakınında kırk, elli dükkândan ibaret küçük bir çarşısı vardır. Balık, peynir, boza, şarap ve rakısı boldur.
Köy 1903 yılına kadar Rum kimliği ile kalmış, o yıldan sonrada mübadele sonucu bölgeye Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya ve Romanya tarafından gelen göçmen halk yerleştirilerek bugünkü yapısını almıştır.
Eski bir kilisesi vardır. Argone adlı bir keşiş yaptırarak Meryem Ana ruhuna hediye etmiştir. Yılda bir kere etraftaki Rumlar bu kiliseye gelerek ayin yaparlar.
Ama gayet sanatlı kilise olup papazları Melek Ahmet Paşa efendimize tuhaf hediyeler getirdiler.”
Köyün geçim kaynağı, hayvancılık ve ziraattır. Köyde bir ilkokul, bir ortaokul, bir sağlık ocağı bulunmaktadır.
Fener köyü yakınında 2 tirbün inşa edilecek alanda arkeolojik kalıntılara rastlandı. İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne haber verildi. Müze arkeologlarınca yapılan kazılarda inanılmaz mimari buluntulara rastlandı. Mimari kalıntıların 11.-12. yüzyıla tarihlenen geç Bizans dönemine ait olduğu düşünülürken, Helenistik ve Roma dönemlerine ait buluntulara da rastlandı.
Yakın çevresinde ortaya çıkarılan çok sayıda Bizans dönemine tarihlenen mezarların bulunması da bir manastırın varlığını akıllara getirdi. Uzmanlar konu hakkında şöyle konuştu: “Karadeniz’den Marmara Denizine kadar uzanan yaklaşık 52 km. uzunluğundaki Anastasius surları Bizans Devletinin batısını koruyan en önemli savunma yapısıydı ve bu çevrede antik Silivri ( Selymbria) ve Çatalca (Metrai) gibi iki büyük yerleşimin yanı sıra çok sayıda köy ve birçok manastırın olduğu biliniyordu.
Duvar kalıntılarında kullanılan harçta tuğla parçalarına rastlanmamış olması ve kaba yontu taş kullanılması sebebiyle erken Roma dönemine ait bir yerleşim yeri olabileceği, Bizans döneminde ise mezarlık olarak kullanıldığı, 1512 parselde yer alan işlevi henüz anlaşılamayan doğudan batıya doğru basamak halinde devam eden büyük blok taşlardan oluşan yapı kalıntısının ise Helenistik döneme ait bir duvar olabileceği, alanda yoğun olarak bulunan seramik parçalarının Helenistik ve Roma seramiği özelliği göstermesi bakımından alanın bütününün Helenistik, Roma yerleşim yeri olduğu, Bizans döneminde de mezarlık olarak kullanıldığı düşünülmektedir