Yorgo Bacanos (D. 21 Eylül 1900, Silivri-Ölüm 24 Şubat 1977 İstanbul) Türk Müziği’nin ünlü udisidir.
Silivri Kale mahallesinde (Şimdiki Fatih Mahallesi) sanatçı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir.
Yorgo Bacanos, Rum ve Çingene asıllıdır. Lavtacı Haralambos’un oğludur. Birçok üyesi musikişinas bir ailede yetişmişdir. Aleko Bacanos erkek kardeşi, kemençeci Anastas dayısıdır. Kemençeci Sotiri ve Paraşko Leondaridis ile de kardeş çocuklarıdır. Büyükbabası Leondi Efendi kemençe, dedesi Ligori Efendi ise kanun çalıyordu. Bu ailenin musikişinas fertleri Silivri’de Kale girişi olan Boyacı Bayırı civarındaki eğlence yerlerinde sanatlarını icra ettikleri gibi İstanbul’daki musiki meclislerine de gidip gelirlerdi.
Saint Benoit Fransız Lisesi’nde okurken müzik tutkusuyla okulu yarıda bıraktı. Babasından aldığı ud ve lavta dersleri ile musikiye başladı. Önce babasından, sonra Udi Kirkor ve Karnik Garmiyan Efendi’den nota ve usül, Büyük Sinanyan’dan da batı musikisi türünde piyano dersi aldı. 12 yaşında, Taksim’deki Eftalipos Gazinosu’nda uduyla fasıllara katılarak musiki dünyasına girdi. Birkaç yıl içinde tanınmış bir udi oldu.
1927’de Sirkeci’deki Büyük Postane’nin üstünde Türk Telsiz Telefon Şirketi’nce açılan ilk radyo yayınlarına katılan Yorgo, 1977’ye kadar kesintisiz elli yıl İstanbul Radyosu’nda ud çaldı. Mesut Cemil’in yönettiği “Klasik Koro”ya alındı. 1928’de kardeşi Aleko Bacanos ve Kanuni Ahmet Yatman’la birlikte Türk Musikisinin en önemli icracılarından Hafız Kemal ve Sadettin Kaynak’a eşlik etmek üzere Berlin’e gidip plaklar doldurdu. 1929’da Sadi Işılay’ın karısı Deniz Kızı Eftalya’ya eşlik etmek üzere Paris’e gitti. Plaklara doldurduğu nihavend, hüseyni, rast ve hüzzam taksimleri o yılların ürünüdür.
Bacanos, Mısır ve Kıbrıs’ta da konserlere katılmış, Şark Yıldızı namıyla tanınan Mısırlı ünlü muganniye Ümmü Gülsüm’ün hayranlığını kazanmıştır. 1946’da İstanbul Belediye Konservatuarının Münir Nurettin Selçuk yönetimindeki İcra Heyeti’ne girmiş, 1953’ten 1967’ye kadar Konservatuarın Şan Sinemasında verdiği konserlere katılmıştır.
Türk musikisinin en büyük birkaç udisinden biri olmayı hak eden Bacanos’un ud çalmadaki yetkinliği yalnız Türkiye’de değil, makam musikisi geleneğinin yaşadığı hemen bütün Ortadoğu ülkeleri ile Yunanistan’da da çok beğenilmiştir.
Bacanos, perdesiz ve zor bir müzik aleti olan udu çok farklı bir tarz ve ses zenginliğiyle çalıyordu. Sağ ve sol el tekniğini birlikte kullanabilen nadir sanatçılardandı. Ne kadar süratli çalarsa çalsın bastığı perdelerin netliği kaybolmazdı. Sazını serti keskin ama musıki ahenginden bir şey feda etmeyen mızrap vuruşlarıyla çalardı. Udda mızraplıkla büyük eşik arasını kullanır, mızrabını büyük eşiğe daha çok yaklaştırarak sazdan çok yüksek ses elde ederdi. Nitekim, kaç sazla birlikte çalarsa çalsın, udunun sesini toplu icrada daima duyurabilmiştir.
Bacanos hemen bütün musıki topluluklarında, “Klasik Koro”larda, fasıllarda, saz eserlerinde, soliste eşlikte her zaman aranan bir icracıydı. Nerede ne çalarsa çalsın, çaldığı topluluğu nağmeden ibaret bir aleme sürükleyen bir sazende olarak sivrilmişti. Klasik beste şekillerinden fasıllara, ayinlerden İstanbul ve Rumeli türküleri ile oyun havalarına kadar Türk musıkisinin bütün şekillerinde icraya ezgi ve ritim zenginliği katmayı bilmiştir.
Bacanos’un bu yönü üzerinde ayrıca durulmaya değer musıki değerleri taşır. Örneğin, klasik eserlerin okunduğu bir koroda viyolonsel gibi pes sesler veren bir ses yoksa, kaba tellerden çalar, böylece icraya pes seslerle bir derinlik kazandırmaya çalışırdı. Fasıllarda çalıyorsa, ara nağmelerini çok değişik çeşitlemelerle zenginleştirir, şarkılar ve mısralar arasındaki boşlukları anında buluşlarla o esere çok yakışan ezgicikler ve ritim hareketleriyle doldurur, böylece “doğaçlama (irticali) aranağmeler”le besteli ara nağmeye rakip olabilecek ezgiler üretirdi. Sirto, longa, zeybek gibi oyun havalarında mızrabını lavta mızrabı gibi kullanır, uda ritim vererek ezgiyi aynı ritim çeşitlemeleri içinde sürdürebilirdi. Bu özellik, ritim duygusu çok gelişmiş bir sanatçı olan Bacanos’a aittir.
Hiç şüphesiz, Yorgo Bacanos Türk musikisinin büyük taksim üstatları arasındadır. Taksimlerinde, her şeyden önce ezgileri ve buluşları güzeldir, zevk ürünüdür. Bacanos taksim ederken ezgiler ve ezgi içindeki ezgicikler zincirleme bir düzenlilik içinde kesintisizce akıp gider. Taksimleri çok canlı ve hareketlidir; Bacanos belli bir makamı kendine özgü buluşlarla ve çok değişik mızrap vuruşlarıyla süslemeyi de bilir. Bazı taksimleri notaya alınmaya değer güzelliktedir.
24 Şubat 1977’de İstanbul’da vefat eden Yorgo Bacanos udda başlı başına bir üslup ve tavır örneği vermiştir. Onun tavrı daha ilk nota ve ölçülerde hemen ayırt edilebilecek kadar özgün ve kişiliklidir. Ondan hiç etkilenmemiş udi yok gibidir.
Besteleri:
Dalınca gözüm gözüne şehâ (acemaşiran)
Bir yaz gecesi çamlıca mehtâbına geldin (hüseyni)
Gülmedim güldürmedin bilmem kabahat kimdedir (hüzzam)
Sevdâsı henüz sînede gönlüm gibi sağdı (hüzzam)
Neş’eyle geçen ömrümü eyvâh keder ettin (kürdilihicazkar)
Hâlâ kanayan kalbimi aşk ateşi dağlar (mahur)
Çöktü artık bir perîşanlık hayâlhâneme (maye)
Zamanımızda İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Klasik Türk Müziği Yönetmenliği imzasını taşıyan “Yorgo Bacanos İstanbul Uluslararası Ud Festivali” 25-31 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı.
Atölye çalışmaları, seminerler, konserler ve resitallerle dopdolu festivalin tüm etkinlikleri ücretsiz olarak yapıldı. Bir hafta süresince İstanbul`a farklı bir renk katacak festivalde dünyanın önde gelen udileri, bireysel veya gruplar halinde performanslar sergiledi.
Festival, Osmanlı-Türk musiki geleneğinin İstanbul`dan yetiştirdiği ve Türkiye`nin Cumhuriyet dönemine de iz bırakmış büyük virtüözlerden biri olan Yorgo Bacanos`un anısına armağan edildi.
110. doğum yıl dönümünde adına armağan edilen festivalle bir kez daha anılacak Bacanos`un adı, yalnızca Türk müziğinde değil, udun temel çalgılarından biri olduğu Akdeniz havzası kültürleri ve Ortadoğu başta olmak üzere çok geniş bir kültür coğrafyasında efsane olarak kabul edildi.