Nahid Sırrı Örik’in Fransızca’dan Türkçe’ye çevirdiği Antoine Galland’ın İstanbul’a Ait Anılar (1672-1673) isimli eserinde Si­livri’den şu şekilde bahsedilmektedir.

“10 Temmuz Pazartesi, sabahın beş buçuğunda, deniz kenarında olan Silivri’ye varıldı ve Büyükelçi orada kervansaraya indi.

Günün harareti daha artmadan önce, Son Ekselans tamamıyla Rumlarla meskûn bulunan kaleye yahut eski şehre gitti ve orada ufak fakat temiz olan ve Türklerin imkân bıraktıkları derecede iyi halde bu­lunan Metropolithane kilisesini ziyaret etti.

Hastalar için muhafaza edilen dualı ekmek, mihrabın üzerinde asılmış olup üzerinde gümüş işlemeli bir haç bulunan kırmızı sa­tenden bir kese içindeydi ve mihrabın ar­kasındaki duvar kenarından birkaç ba­samakla çıkılan Metropolitin tahtının sağında İsa’nın havarileriyle yaptığı ayinleri gösteren resimler görülüyordu. Bu kiliseden sonra Ekselans bir başka kiliseye götürüldü. Meskur kilise deniz kenarındaki bir sarp kaya üstündeydi ve buradan denizin bütün genişliği ve Marmara adaları görülüyordu. Kilisenin kubbesi ufaksa da küçük mermer ve somaki di­reklere dayanmakta idi. Kapıda vaktiyle Fransızların burada oturmuş bulunduklarını gösteren zambak çiçekleri bulunan oymalar vardı.

Başka bir harap kilisenin bir taşı üzerinde gördüğüm hak edilmiş ar­malardan dolayı aynı mülahazayı ilk Edirne seyahatimde de yapmıştım”.

Yazar anılarının başka bir yerinde Mer­zifonlu Kara Mustafa Paşa’nın yük­selişinden bahseder: “Ordu’dan dö­nüşünden sonra Mustafa’yı iki tuğ veya kuyrukla Silivri paşalığına yolladılar. Bir buçuk sene bu paşalığı ifa etti, bundan sonra kendisini üç tuğla Diyarbakır’a yol­ladılar ve vezir yaptılar”.