Trakya’daki kalelerden sahil yolu üzerinde ve Byzantion’a yakın olmasından dolayı önemli bir stratejiye sahip bulunan Selymbria kalesi de Bizans devrinde yeni baştan tahkim edilerek bir ileri karakol duruma getirilmiş ve güçlü akınlara karşı koyarak müdafaa kabiliyetiyle kendisinden söz ettirmiştir. Ayrıca gerek Bizans gerekse Türk devrinde daima ileri gelen şahsiyetlerin uğrak ve konaklama yeri olmuş ve Bizans’ta cereyan eden saltanat mücadelelerinde de yer alarak İmparatorluk üzerinde etkili olmuştur.
Osmanlı beyliğinin kuruluşundan Fatih’in Bizans imparatorluğunun yıkılışına kadar Selymbria, sık sık Osmanlı-Bizans ilişkilerinde ve Bizans tahtı için yapılan mücadelelerde yer almıştır.
Diocletianus’un yerine gecen Büyük Constantinus (306–337), Doğu İmparatorluğu’nda birliği sağladı ve hükümet merkezini Nikomedia’dan Bizantion’a taşıdı. Bizantion 11 Mayıs 330’da büyük bir törenle başşehir olarak ilan edildi ve şehir Konstantinopolis adını aldı. Silivri, Konstantinopolis’in kurulmasıyla imparatorluk baş şehrinin etki alanı içine girdi. Bundan sonra Silivri, bir Bizans kenti oldu.
İmparatorluğun Doğu ve Batı olarak ikiye ayrıldığı 395 yılından itibaren İstanbul ve Silivri’nin çeşitli kavimler tarafından istilaya uğradıkları görülmektedir. İlk olarak Alarik komutasında Batı Gotları İstanbul’a saldırdılar. Bu arada Silivri’yi de muhasara ettiler. Ancak kenti ele geçiremeden Balkanlara geri döndüler. Böylece Silivri bir tehlikeden daha kurtulmuş oldu.
Avrupa’da bulunan kavimlerin Bizans döneminde İstanbul’a ikinci saldırıları Ostrogotlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Ostrogotlar Panonya’da oturuyorlar ve buradan kralları Teodorik komutası altında Bizans’a yıkıcı akınlar yapıyorlar ve İstanbul’u bile tehdit ediyorlardı. Teodorik’in bu akınları sonucu Ostrogotlar, Silivri’yi işgal ettiler. (479) Teodorik’in liderliğinde Ostrogotlar İtalya Yarımadası’nda başkent Roma olmak üzere bir krallık kurdular ve Trakya ile Balkanlardan çekilip İtalya’ya yerleştiler. Bu sayede Silivri Ostrogot hâkimiyetinden kurtulmuş oldu.
İmparator Anastasius, Balkanlardan gelen barbar akınlarını durdurmak amacıyla 512 yılında Silivri’de bir sur yaptırmıştır. “Anastasius’un Uzun Sur’u” adıyla anılan sur sayesinde yaklaşık 80 yıl Balkanlardan gelen akınlar engellenmiştir. Ancak, kısa sürede inşa edildiği ve sağlam yapılmadığı için deprem, düşman saldırıları vb. nedenlerle yıkılmıştır.
I.Justinianus (527-565) zamanında ticaret ve sanatta önemli ilerlemeler oldu. Konstantinopolis, Asya ile Avrupa arasında önemli bir ticaret merkezi idi. Bizanslı ticaret casusları Çin’den ipekçiliği öğrenerek imparatorun emri ile Silivri ve yöresine bol miktarda dut ağacı ektirilerek ipek böcekçiliğinin Silivri’ye de girmesini sağladı. X. yüzyılda Silivri çok zengin bir ticaret merkezi idi. İpekçilik, şarapçılık ve ziraat çok ilerlemiş durumda olup, buradan her tarafa ihraç ediliyordu.
Aleksios Comnenos 1082 yılında, Bizans’a deniz yoluyla gelecek saldırılarda Venedik donanmasından yardım almak şartıyla, Venediklilerin Silivri’de bir ticaret kolonisi kurmalarına müsaade etti. Bu sayede Venedikliler, limana herhangi bir gümrük vergisi ödemeden serbest girme ayrıcalığını elde ettiler. Bir müddet önce ticaret sayesinde bolluk içinde yaşayan Silivrililer Venediklilerin kendilerini bu kolaylıklar yüzünden bütün pazarlardan çıkartmalarıyla ticaret yapamaz hale geldiler ve fakirleşmişlerdir.
1206 senesinde, Vize (Bizye) kalesinin yapılmasıyla Silivri daha güçlendi. Vize, Bulgar Çarı Kaloyan’ın ele geçiremediği az sayıda kasabadan biri olmuştur. Bu kale Silivri kalesinin savunma gücünü artırdı. O saldırı sırasında Silivri’yi İstanbul’un Latin imparatoru J. Loognon ile Macaire de Sainte-Menehould savundu. Joannes Palaiologos ve Johannes Kantakuzenos arasındaki iç çatışmalarda, Silivri’nin oldukça önemli bir rol oynadığı görülür. İmparator VIII. İoannes’ten sonra Theodoros kendini tahtın varisi sayıyordu. 1443’te İoannes’in hiç çocuğu olmayacağı anlaşılınca Theodoros başkente yakın olmak düşüncesi ile Silivri’ye gelip imparatorun ölmesini beklemeye başladı. Ancak, 1448 yılında çıkan veba salgınına yakalanarak Silivri’de vefat etti. İmparator VIII. İoannes, Theodoros’tan üç ay sonra vefat etti. Theodoros’un ölümünden sonra Silivri kardeşi Demetrius’a verildi. VIII. İoannes ölünce kardeşi Demetrius Silivri’den İstanbul’a hızla gittiyse de Bizans tahtını ele geçiremedi ve Constantin imparator oldu.
I.Yannis Kantakuzenos veya Cantacuzene (Yunanca: Ιωάννης ΣΤ΄ Καντακουζηνός, Iōannēs VI Kantakouzēnos) d. y. 1292 – ö. 15 Haziran 1383). 1347 – 1354 arasında Bizans imparatorluğu yapmıştır.
Sırp Kralı IV. Dusan bir müttefikken tüm Bizans Makedonya topraklarını eline geçirmek isteyen bir düşmana dönüşmüş ve Serez kalesini kuşatmaya başlamıştır. Selanik’e gönderilen eski Edirne valisi Manuel Apokavkus, bir komplo ile Bağnaz Fanatikler partisinin liderini öldürtünce parti taraftarlarınca yakalanmış ve yüzlerce kendini tutanla birlikte iç kale duvarlarından atılarak öldürülmüş ve Selanik’te bulunup Kantakuzenos taraftarı olarak bilinen zenginler de elimine edilmişler ve Bağnaz Fanatikler idaresi daha güçlü olarak Selanik’i idareye devam etmiştir. 1344’te yakin müttefiki olan Umur Bey büyük bir felaket geçirmiştir. Papa’nın Avrupa’da kurmuş olduğu Lig donanması en nihayet Anadolu kıyılarına gelmiş ve İzmir’i alarak orada bulunan Umur Bey donanmasını imha etmiştir. Kantakuzenos’a sadik olan Umur Bey ertesi yıl Trakya’ya gelmiştir; ama Türklerden oluşan ordusu hem daha küçüktü hem de komuta ve disipline daha az bağlı Saruhanlu Beylik askerlerini de kapsamaktaydı ve bu nedenle Trakya’da ‘düşman’ koylu ve şehirli talan etme eğilimi bulunmaktaydı.
Kantakuzenus bu sefer 1345’te Osmanlı hükümdarı Orhan Bey’le mütteffiklik için bir mektup yazmış ve şahsen görüşme imkânı bulmuştur. Kantakuzenos’un yazdığı tarihe göre Kantakuzenos biraz Türkçe öğrenmiş ve Orhan Bey’le yakin ilişki kurabilmişti. Bu ilişkiyi perçinlemek için ikinci kızı olan Teodara’yı Orhan Bey’le evlendirmiştir. Düğün 1346’da Silivri’de (Salymbria’da) yapılmış; bir Bizans gemisiyle buraya geçirilen Orhan Bey ve maiyeti için 3 gün suren düğün eğlenceleri tertip edilmiştir.
19 Mayıs 1346’da Konstantinopolis’te 800 yıldır ayakta duran Ayasofya Kilisesinin doğu kanadı birdenbire çöküp yıkılmış ve bu büyük kilise bir harabeye dönüşmüştür. Bizans halkı bunu kötüye yormuş ve Konstantinopolis’teki Savoylu Anna idaresine Allah’ın bir ikazı olarak görmüşlerdir. Bundan iki gün sonra 21 Mayıs’ta Kudüs Patrik’i Edirne’de VI. Kantekuzenos için ikinci bir dini taç giyme töreni yapmıştır. Bu törende VI. Kantakuzenos, oğlu olan Matthios’u ortak imparator yapmamış ve bu unvanın hala düşmanı olan ve o zaman 14 yasına giren V. Yannis Palaiologos’a ait olduğunu açıklamıştır.
1347’de Kantakuzenos Konstatinopolis’i eline geçirmek için, şehir içindeki taraftarları ile bir plan hazırlamıştır. 1 Şubat 1447’de Silivri’den seçilmiş 1.000 atlı kuvvetle hareket ederek plana biraz uygun olmayarak ertesi gece şehir surlarına erişmişler ve taraftarların Altın Kapı yakında açmış oldukları ufak bir gedikten şehre girmişler ve ertesi gün sabahı şehrin idare merkezi olan Tekfur Sarayı (Balachernae) önünde Bizans’ın idaresini ele almışlardır. Taht naibi Savoylu Anna ve taraftarları ile bir anlaşma yapılmıştır. Buna Gore gelecek 10 yıl, VI. Yannis Kantakuzenos ve V. Yannis Paleiologos ortak imparator olacaklar; Kantakuzenos kıdemli imparator olarak Bizans’ı idare edecek ve ondan sonra statüleri ayni olacaktır. Bütün siyasi mahkûmlar serbest bırakılacaktır. Her iki taraf da birbirinden intikam almayacak ve her iki taraf için de af ilan edilecektir. Bu çok makul anlaşma ile 6 yıldır suren Bizanslılar arasındaki kardeş kavgasının acılarının biraz olsun iyileştirileceğine inanılmaktaydı.
IV. Andronikos Palaiologos |
IV.Andronikos Palaiologos
- Andronikos Palaiologos (Yunanca: Ανδρόνικος Δ’ Παλαιολόγος, Andronikos IV Paleologos) doğ. 2 Nisan, 1348 – öl. 28 Haziran, 1385.
1376 ile 1379 yılları arasında IV Andronikos Palaiologos Bizans İmparatoru olup V. Yannis Palaiologos ve Helena Kantakuzene’nin oğludur. Büyükbabası Bizans İmparatoru VI. Yannis Kantakuzenos ve anneannesi İrene Asanina’dır
IV.Andronikos 1350’li yılların başında babası V. Yannis Palaiologis tarafından ortak imparator seçildi ve bu unvanla babasının sadık bir varisi olarak hareket etti. 1366’de babası kıdemli imparator V. Yannis Avrupa’da mütteffik aramak üzere oğulları Manuel ve Mikhail ile Macaristan’a gidip oradan dönerken Bulgarlara esir düşmesi ve Savoy’lu Amadeus tarafından kurtarılması mecaralarını geçirirken, IV. Andronikos Konstantinopolis’te taht naipliği yaptı. Yine 1369’da babası V. Yannis İtalya’ya gittiğinde IV. Andronikos’u Konstantinopolis’te taht naibi olarak olarak bırakmıştı.
Bu seyahatinin son kısmında Mayıs 1370’te Venedik’e geçen V. Yannis burada Venedik’lilerden para ve askeri yardımı ve daha önce Venedik’e rehine bırakılmış olan Bizans Kırallık taçını ve mücehveratını geri almak istedi. Bunlar karşılığında onlara Çanakkale Boğazı ağzında bulunan Bozcaada (Tenedos)’yi bırakabileceğini önerdi. Venedik Dükü bunu kabul edeceğini bildirdi. Fakat bu kadar değerli bir stratejik adanın Venedik eline düşmesi Cenevizlilerin Ege ve Marmara’daki ticaret ve imtiyazlarına aksi tesir yapacağını bilerek Cenevizliler Konstantinopolis’te taht naibi olan IV. Andronikos’u inandırdılar. Cenevizlilere dayanarak IV. Andronikos hiçbir halikarda Bozcada’yi (Tenedos’i) Venediklilere vermeyeceğini açıkladı. Böylece yeterli fon bulamayıp Venediklilerin borç geri ödeme isteklerini karşılayamayan V. Yannis’in şehirden ayrılması yasak edildi. V. Yannis böylece Venedik’te sanki tutuklu olarak kaldı. Bu sefer, V. Yannis, taht naibi olan oğlu IV. Andronikos’a bütün Ortodoks kilisesi arazilerini ve diğer servetlerin satarak Venedik’e olan borcu ödeyebilecek bir meblağı bulup göndermesini istedi. Ama IV. Andronikos bu öneriyi gayet gayri dinsel bulup uygulamadı.
V. Yannis ancak ikinci oğlu Manuel’in gayretleri ile Balkanlardan topladığı altın ve kıymetli değerleri kışın Balkanları geçip Adriyatik’te Venediklilere teslim etmesi sonucunda Venedik’ten ayrılıp Konstantinoplis’e geri dönebildi.
1373’te Andronikos müttefiği olan Osmanlı şehzadesi Savcı Bey ile birlikte babaları V. Yannis ve I. Murad aleyhine bir birleşik isyan çıkardılar. Her iki isyan da başarısız kaldi. I. Murad oğlunun gözlerine kızgın mil çektirerek kör ettirdi ve V. Yannis’den de kendi oğluna aynı cezayı uygulamasını istedi. Fakat daha insaflı olan V. Yannis oğlu Andronikos’un sadece tek gözünü kör ettirdi.
Temmuz 1376’da Cenova Cumhuriyeti yardımı ile ‘Andronikos hapishaneden kaçmayı başardi. Hemen II. Murad’a sığındı ve onun yardıma karşılık Geliboluyu Osmanlılara geri vermeyi kabul eden bir anlaşma imzaladı. Gelibolu Osmanlıların eline geçen ve Avrupada ilk Osmanlı yerleşkesi idi; ama Cenevizli Savoy Dükü VI. Amedeus on yıl önce tekrar eline geçirmiş ve Bizans’a vermişti. Andronikos I. Murad’ın sağladığı süvari ve piyade birlikleri ile Konstantinopolis’i kontrolu altına almayı başardı. Burada bulunan imparator VI. Yannis ile oğlu Manuel yakalandı ve hapse atıldılar. Böylece IV. Andrinakos tek imparator oldu. Fakat IV. Andronikos tahtta fazla kalamadı.
Bu sefer Venedik Cumhuriyeti IV. Andronikos’un tek imparator olmasına karşı geldi. Özellikle dış işlerinde Andronikos’un Ceneviz Cumhuriyeti’ni kayırdığı açıkça görünmekteydi. Bu politikanın en göze batanı 1377’de Bozcaada’nın Cenevizlilere vermesi oldu. Adanın Bizans valisi bunu kabul etmedi ve isyan ederek adanın egemenliğini Venediklilere teslim etti. 1377’de IV. Andronikos genç yaşta olan oğlu VII. Yannis’i ortak imparator yaptı ve taç giydirtti.
1379’da Yannis ve Manuel Sultan Murad’a kaçıp sığınmışlardı. I. Murad veVenedik Cumhuriyeti birlikte hareket ederek o yılın sonunda Andronikos’u Bizans tahtından atmayı başardılar. Venedikliler V. Yannis’i kıdemli imparator ve II. Manuel’i de ortak imparator olarak tahta geçirdiler. Andronikos Genevizlilere ait olan Galata’ya kaçmayı başardı ve orada 1381’e kadar yaşadı. 1381’de daha önce V. Yannis’e ihanet etmesi affedildi ve tekrar ortak imparator olarak atandı.
IV. Andronikos’a bu unvanı ile birlikte şahsi idare bölgesi olarak Silivri (Selimbria) tahsis edildi. Fakat IV. Andronikos 1385’te babasından önce öldü ve böylece sonradan hiç kıdemli imparator olarak saltanat yapamadı.
Avrupa Türklerinin İstanbul ve Silivri’ye Akınları
a.Avrupa Hun İmparatoru Attila’nın II. Balkan Seferi (447)
Kavimler Göç’ünden sonra Avrupa’da büyük bir devlet kuran Avrupa Hunları, ilk olarak 378 tarihinde Tuna nehrini geçerek 395 yılından itibaren bütün Trakya’ya yayıldılar. Bizans İmparatorluğu Hunların tahrip edici bu baskılarından kurtulmak ve onları kendi topraklarından uzak tutmak maksadı ile ağır maddeler imzalamak zorunda kaldılar. Ancak Bizans İmparatoru II. Teodosyus’un Margos Antlaşması’na göre ödemek zorunda olduğu vergiyi ödeyememesi ve Hun kaçaklarına hoşgörülü davranması üzerine Attila 447 yılında Bizans seferine çıktı. Attila idaresindeki Hun ordusu iki koldan Trakya’ya girmiş ve Lüleburgaz’ı (Arkadiopolis) alarak Büyükçekmece’ye (Athyra) kadar ulaştı. Attila’nın Bizans seferinde tahribatın daha ziyade Balkanlarda olması nedeniyle Silivri’nin kendine düşen yıllık vergi payından başka zarar görmediği kaynaklarda ifade edilmektedir.
b. Kuturgur Hunları’nın Akınları (558)
Kuturgur Hunları’nın 558 yılında İstanbul’a yaptıkları akında çok ağır tahribatlar yapmışlar, Trakya’da adeta taş taş üstünde bırakmamışlardı. Bu arada Silivri’de yakılıp yıkılmıştır. Bu akında Kuturgur Hunları’nın İstanbul’a varmasından Silivri yakınlarında bulunan Anastasius Suru’nun pek bir işe yaramadığı anlaşılmaktadır. Silivri’nin batıdan gelen akınlarda İstanbul yolunun üzerinde bulunması sebebiyle genellikle büyük zarar görmüştür.
c. Avar İmparatorluğu’nun Bizans Seferleri (619-626)
Orta Avrupa’ da Frank Krallığı ve Bizans İmparatorluğu arasında eski Hun, Sabar ve Ogur (Bulgar) Türklerinin desteğiyle güçlü bir devlet kuran Avarlar 7. yüzyılın başlarında bütün Trakya’yı istila ettikleri görülmektedir. 610 yılında Bizans tahtına geçen Herakleios Avar saldırılarını durdurmak için hakanlarıyla görüşmek üzere Marmara Ereğlisi’ ne (Herakleia) gelmiş fakat hakanın saldırısına uğradığı için kılık değiştirerek Bizans’a kaçmıştır.
Avarların 617 yılında yaptıkları ilk seferde İstanbul surlarını yıkmışlar ancak orduda çıkan salgın hastalık nedeniyle geri dönmek zorunda kalmışlardır. Avarların ikinci Trakya istilası 626 yılında gerçekleşti. Bu seferde iki ay süreyle İstanbul’u şiddetli bir şekilde kuşattılarsa da kuşatma başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu seferde, asıl hedef İstanbul olduğu için kaynaklarda Silivri’ nin ciddi bir tahribat ve yağma faaliyetlerine uğramadığı ifade edilmektedir.
d. Tuna Bulgar Devleti Hükümdarı Tervel Han’ın Seferi (712)
679 yılında kurulan Tuna Bulgar Devleti kısa bir sürede güçlü bir devlet haline geldi. Tervel Han (702 – 713) zamanında Bizans İmparatoru II. Justinianus ile ittifak antlaşması imzalamıştı. Ancak imparatorun görevden uzaklaştırılması üzerine eski müttefikinin intikamını almak için İstanbul’a yaptığı seferde (712) şehrin çevresinde bulunan zengin ve soylulara ait bütün sayfiye yerlerini yağmalamıştır. Bu arada, Silivri’deki bütün köşk ve çiftliklerin de tahrip edilerek yağmalandığı kaynaklarda belirtilmektedir.
e. Tuna Bulgar Devleti Hükümdarı Krum Han’ın Seferi. (814)
Tarihte Silivri surları birçok kez çapulcuların saldırısına uğradı. Krum Han’ın (804 – 814) Trakya istilası ilk olarak 813 yılı sonbaharında başlamış ve İstanbul kuşatılmıştı. Ancak, kuşatmanın başarısızlıkla neticelenmesi üzerine İmparator V. Leon ile Krum Han arasında bir görüşme tertiplemişti. Görüşme esnasında V. Leon’un Krum Han’a suikast yapma girişiminde bulunması üzerine çok hiddetlenen Krum Han bütün Trakya şehirlerini tahrip ederek yağmalamıştır. Bu saldırıların en kötüsü 813 yılındaydı. Bulgar Kralı Krum, Trakya kentlerini yakıp yıktı bu saldırıya uğrayan kasabalardan bir tanesi de Silivri idi. Silivri’nin surları, kiliseleri ve evleri tamamen yıkıldı. Fakat şu anda İstanbul Ayasofya Müzesi’nde bulunan ve Orta Kapı yanındaki duvar üzerindeki altı imzalı yazıttan, Silivri’nin kısa sürede eski durumuna kavuştuğunu anlıyoruz.
814 yılında Krum Han’ın ansızın ölmesi üzerine Bulgar Türklerinin istilası bir süre için son bulmuştur. Bulgar Türklerinin son saldırıları 924 yılında Simeon’un zamanında yapıldı. Bu saldırıda Silivri’nin pek fazla zarar görmediği kaynaklarda belirtilmektedir.
f. Peçeneklerin Bizans Seferi. (1081 – 1090)
Avrupa Türklerinin Trakya’yı istila hareketlerinin sonuncusu 1090 yılında Peçenekler tarafından gerçekleştirilmiştir. Peçenekler İzmir’de kurulan Çaka Bey Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti ile ittifak yaparak 1090 yılında Çekmece’ye kadar ulaştılar. Peçeneklerin bu büyük istila hareketinde Silivri’nin yağmalandığı tahmin edilmektedir. 1091 yılında Bizans’ın Kuman (Kıpçak) Türklerini çeşitli vaatlerle Peçeneklere saldırtması üzerine Peçenekler yenilmiş ve bölgeden çekilmek zorunda kalmışlardır.