O.G. de (van) Busbecq, Flaman kökenliydi. Osmanlı Devleti’nin en güçlü ve Batılılarca en çok merak edilen bir döneminde Avus­turya elçisi olarak Türkiye’ye gelmişti. 1554’ten 1562’ye kadar süren elçiliği sı­rasında bilgi ve gözlemlerini dört uzun mektup halinde üniversite arkadaşı Nic­holas Michault’ya yazmıştır. Bunlardan bi­rinde Silivri’den söz eder:

…Deniz kenarında şirin bir kasaba olan Si­livri’ye varmadan önce harap olmuş bir surun kalıntılarına rastladık. (Çamurludere civarında Anastasios Suru’nun bir bölümü.) Söylediklerine göre bu sur Mar­mara’dan Tuna Nehri’ne kadar (Karadeniz’e kadar.) olan toprakları ve halkı bar­barların saldırılarından korumak için son Rum imparatoru tarafından yaptırılmış. (Anastasios 15. Doğu Roma Bizans im­paratorudur.) Ancak bu surlar bar­barların hücumuna mâni olamamış, aksine onları tahrik etmiştir.

Silivri’de denizin güzelliği, havanın ılıklığı orada bir müddet oyalanmamıza sebep oldu. Sahili yalayan küçük dalgaların sesini dinlerken, yakından geçen yunus balıklarını seyrettik, kıyı da midye kabukları topladık. Çorlu’da kuzeyden esen ve insanı rahatsız eden rüzgâra karşılık burada havanın yu­muşaklığı fevkalade idi. Oldukça eğlenceli vakit geçirdik.

Silivri’den ayrılıp İstanbul’a yaklaşırken, denizin karaya doğru iki girintisi üzerindeki köprülerden geçtik. (Büyük ve Kü­çükçekmece) Bu yerlerin güzelliği sa­nırım başka bir yerde bulunmaz. Ancak insan eli de tabiata yardım etseydi, çok daha şahane manzaralara şahit olacaktık. Hemen yanıbaşmızda tutulan deniz ba­lıklarını pişirerek lezzetle yedik.”